Wednesday, December 24, 2014

Moskova Gezisi - 2

Moskova’da ikinci günümüzde sabah otelden çıkış işlemlerini yapıp Kızıl Meydan’a doğru yürüdük. Kahvaltı konusunda poğaça  gibi ayak üstü hamur işi yemek isterseniz büfelerde satıldığını gördük fakat biz meydanın yakınlarındaki Sbarro’da pizza tarzı bir şeyler yemeyi tercih ettik.
Kızıl Meydan’a girdiğimizde gerçekten büyülendik. Sarayı, katedrali, müzesi, tarihi alışveriş merkezi kocaman ve görkemli binalar etrafınızı sarıyor. Meydana adım atar atmaz turist grubunun oluşturduğu sırayı görünce peşlerine takıldık. Biz Kremlin Sarayına giriş sanıyorduk fakat sonradan öğrendik ki Lenin Mozolesi için bekliyormuşuz. Sabah saatlerinde rastgele de olsa sıraya girmemiz iyi oldu çünkü öğle saatlerinde kapalı olduğunu gördük.
                                                                          ( Lenin Mozolesi)
İçeri girerken güvenlik tarafından çantanız üstünüz başınız bir güzel aranıyor ama sıraya göstere göstere kaynak olan apaçi Rus gençlerine ses çıkarmak hiç akıllarına bile gelmedi. Giriş ücretsizdi. Mozoleye yürürken dolambaçlı bir yoldan meydanı görerek ilerliyorsunuz kenarlarda muhtemelen zamanının önemli komünist parti üyelerinin veya savaş kahramanları olduğunu tahmin ettiğimiz kişilerin mezarları vardı. Mozolenin içinde fotoğraf çekmek kesinlikle yasak. Cam bir fanus içinde Rus Bolşevik Devrimi lideri Vladimir İliç Lenin’in mumyalanmış cesedini görüyorsunuz. Takım elbisesi içinde uyuyormuş gibi bir görüntüsü var. Görevli hızlıca insanları dışarı çıkarıyor ve meydana geri dönüyorsunuz.
Çok sıraya maruz kalmaktan korktuğumuz için Kremlin Sarayını gezmek istedik fakat girişin nerede olduğunu bir türlü bulamadık. Alışveriş merkezinin önünde bekleyen özel güvenlik görevlisine yerini sorduk ama aha işte hep buralar tarzında kollarıyla etrafını gösterip fırsat bu fırsat deyip bir tane de sigara istedi. Nereden gideriz diye bakınırken karşıdan gelen İngiliz turistleri görünce hemşerimizi görmüşçesine şenlendik. Bu ülkede soru soracaksanız turistlere sorun yoksa cevap alamazsınız. Meğerse Kremlin Sarayı’nın girişi Kızıl Meydan’ın dışından yapılıyormuş. Kutafiya Tower dedikleri kale kapısı köprüsü gibi görüntü oluşturan yer sarayın girişi fakat biletleri tam karşısındaki gişelerde satılıyor. Silah Deposuna’ da girmek isterseniz bileti alırken belirtmeniz gerekiyor çünkü ayrıca para ödemeniz lazım. Biz standart bilet alıp girdik çünkü silahlar hiç ilgimizi çekmiyor. Öğrenciler için ekstra indirim söz konusu sanırım öğrenci kartı bizde yoktu ama sizde varsa bir deneyin derim.
Kutafiya Tower’dan sarayın içine girdikten sonra her yerde polislerin olduğunu ve sıkı güvenlik önlemleri olduğunu görüyorsunuz çünkü burası aynı zamanda devlet başkanlığı konutunu da içeriyor. Tamamen her yeri gezme izni yok bazı yerlerden polisler geri çeviriyorlar. Putin’i görüp naber la desem ne olur diye düşünmedim değil.
Sarayın içinde genelde görebileceklerimiz Katedral Meydanında kümelenmişlerdi. İçinde Meryem’in Göğe Çıkış Katedrali, Meryem’e Müjde Katedrali , Çan Kuleleri kompleksi ve adını şuan hatırlayamadığım türevleri vardı. Bir tanesinin içinde kraliyet ailesinin mezarları sergileniyordu. Ama en çok Büyük İvan Çan Kulesi’ni ve bir tarafı kırık devasa büyüklükte Çar Çan’ını beğendim. Yangın sırasında kuleden düşen çanın yerine yenisini dökmüşler fakat henüz sıcak olan dökümün üstüne soğuk su dökülünce büyük bir parçası kopmuş. Onlar da yerde sergilemeyi tercih etmişler. Tam 177 yıllık kendileri. 200 ton ağırlığında olduğunu duydum. Onun ilerisinde Çar Topu var o da savaş sırasında kullanılmak için yapılmış olmasına rağmen hiç kullanılmayıp sadece sergilenmeye yaramış. Kremlinin bahçeleri de çok güzel görünüyor fakat gezmeye pek izin vermiyorlar. Sarayın güney cephesinden Moskova nehrini görebilirsiniz. Bahçede gezerken caddelerinde araç olmasa da yaya geçidi üstünden yürümeye özen gösterin yoksa polis düdük çalarak üstünüze doğru koşup uyarıyor. Biz bu yüzden Şener Şen koşuşu yapmak zorunda kaldık , Rus bu sağı solu belli olmaz aman kızdırmayalım diye.




Saraydan çıkıp Kızıl Meydan’a geri döndük. Yol üstünde Saray’ın bitişiğinde Meçhul Asker Anıtı var. Başında nöbet tutan askerler ve sürekli yanan bir ateş var. Toplu bir mezarda bulunan kimliği belirsiz bir asker için yapılmış.
Kızıl Meydan’ın içinde kırmızı tuğlalı bina Ulusal Tarih Müzesi. 
                                                                   (Ulusal Tarih Müzesi )
                                                 
Lenin Mozolesinin tam karşısındaki devasa bina GUM alışveriş merkezi. İçinde çok ünlü giyim mağazaları ve kafelerin olduğu görülmeye değer bir bina. 
                                                           (Gum'un içinde )

Meydanın en dikkat çekeni ise bence Aziz Vasili Katedrali. Alaaddin’in Sihirli Lambası masalından fırlamış gibi duruyor. Soğan seklinde kubbeleriyle ben buradayım diyen katedralin önünde tabii ki büyük bir turist güruhu fotoğraf çekilip hayran hayran Korkunç İvan sayesinde dünyaya kazandırılmış eseri inceliyor. 1550 yılında İtalyan mimar tarafından yapılıyor efsaneye göre İvan başka yerde aynısını yapamasın diye adamcağızın gözlerini oyduruyor. Buna benzer bir çok kültürde kitapta efsaneler olduğu için bana pek inandırıcı gelmedi ama adamın adı da Korkunç İvan her şey beklenir. Ayrıca sen korkunçsun nasıl böyle sevimli bir şey yaptırırsın arkadaş  insanın aklı almıyor.



                                                             (Kızıl Meydan)
Kızıl Meydan’da görmemiz gereken yerler hızlı bitince aslında plan yaparken yetişemeyiz diye düşündüğümüz ama gitmeyi çok ama çok istediğim Nazım Hikmet RAN’ı ziyaret etmeye karar verdik. Novodeviyiç Mezarlığına gidebilmek için metroya binip Sportivnaya istasyonunda indik. Çıkıştan  sağa dönüp cadde boyu dümdüz yürüdük ve vardığımız ana caddenin sol karşı tarafında mezarlığı bulduk. Girişin paralı olduğunu okumuştuk lakin bizden para isteyen falan olmadı. İnsan mezarlık görmeyi tavsiye eder mi? İçinde Nazım Hikmet olmasaydı bile tavsiye ederdim. Bir çok ünlü , şair, yazar, devlet adamının yattığı ve mezarların birer anıta dönüştürüldüğü bir müze gibi. Gogol ,Çehov gibi ünlü isimler de orada fakat mezarlığın girişinde numaralandırılmış tabloda sadece Nazım Hikmet Ran’ın adı latin alfabesiyle yazılmış. Kiril alfabesinden dolayı kim nedir ne değildir hiçbir şey anlamadık.
Nazım Hikmet’i çok severim ve orada inanılmaz hüzünlendim yanı başına oturup biraz konuştuk kendisiyle memleketten haberler verdik. Hemen yanında sevgilisi son aşkı Vera yatıyor. O esnada üstadı ziyarete gelen bir başka türk çiftle karşılaştık biraz sohbet ettikten sonra onları Nazım Hikmet’le baş başa bırakıp biraz mezarlığı turlamak istedik

İnanılmaz büyük ve gösterişli anıtları keşke bilen birisi anlatsaydı diye düşündüm. Eminim cevher niteliğindedir. Bazen tursuz rehbersiz gitmenin dezavantajları büyük olabiliyor.
Vaktimiz dar olduğu için metroya binip merkeze geri döndük. Biraz daha meydanda caddelerde dolaştık Bolşoy Tiyatrosunun önünden geçip bir daha gelişimizde mutlaka opera gösterisi izlememiz gerektiğini düşündük



                                                                            (Bolşoy Tiyatrosu)
Aslında şehir merkezinden hediyelik alışveriş yapma niyetindeydik ama trene ulaşmak için bineceğimiz koyu mavi metro hattı polisler tarafından kapatıldığı için  uçağa geç kalma korkusuyla panik yapıp açık mavi hattı kullanarak dönüş yolculuğuna geçtik.Tren biletlerimizi aldıktan sonra kalan vaktimizi istasyonun karşısındaki büyük alışveriş merkezinde değerlendirdik. Alt katına inip büyük marketinden votka, çikolata türevlerini yüklenip tren istasyonuna geri döndük. Bu arada büfelerde normal suyun yanında meyvalı sular satılıyor çok ilginç bir tadı var cok sevdiğiniz bir meyva aromalısından bulursanız deneyebilirsiniz. Trene binerken herkes elini kolunu sallaya sallaya biniyor bilet kontrolü yapan kimse yok allah allah bu ne iş diye düşünürken havalimanı terminalinde indikten sonra içeri geçebilmek için biletleri makinalara okutma zorunluluğu olduğunu gördük.Biletlerimizi alıp İstanbul oradan da Ankara’ya uçarak Moskova seyahatimizi sonlandırmış bulunduk. 2 gün elbette yetmedi ve göremediğimiz bir çok yer aklımızda kaldı ama bu kadarını görmek bile bize iyi geldi ve biraz daha ılık olduğu bir zamanda yeniden gitmeyi planlıyoruz. Biz dönene kadar hoşçakal Moskova , gidip görmeye soğuktan titremeye değer bir şehirsin.

2 comments:

Mehmet Bilgehan Merki said...

Kremlin'de içeri girdiğinizde hemen solunuzda kalan ve kışla tabir edilen bina, 1918-1930 arasında Stalin ve diğer Politbüro üyelerinin aileleriyle kaldıkları bina aslında. Molotov, Sergo vs.(Rehberler anlatmıyor)
Topun ve çanın önünde durduğunuzda tam karşınızda kalan cephesi çok küçük olan ve derinliğine giden binanın en üst cephe odası önce Lenin ve Krupskaya'nın kaldığı ve sonra Stalin'in kullandığı çalışma ofisi.
Novodevici'de de dediğiniz gibi bir çok ulusal kahramanın her birisi başka bir mimari şaheser olan mezarları var.

arinna said...

Bunları bilmiyordum. Gerçekten insanın gözünde unutulmayacak sekilde anlamlanıyor mekanlar böyle şeyleri bildikçe. Yoksa sadece mimari şaheser olarak kalıyor akıllarda o da kısa süre sonra uçup gidiyor.