Friday, October 23, 2009

Pilli Bebek




Dün Pilli Bebek Opus Bar'da konser verdi.Hafta içi olduğundan dolayı ertesi sabah işe şişmiş bademcik ve gözlerle gitmiş olmama rağmen onları dinlemek için her şeye değer.Fakat cover yapmasınlar lütfen kendi parçaları fazlasıyla şahane.
Ahh Pilli Bebek ahh..

Olsun
Yorgun gecelerin ardından
Hep aynı yere dönerken
Islak sokaklar boyu düşündüm
Solmuş insanların yüzünden
Gülümseme beklerken
Tren yolları boyu düşündüm


Sanki yıllardır uzaktayım ben
Özlemlerim hep sessiz derinden
Ama yalanlar görürüm hala
Burdan bakınca şu sonsuz dünyaya

Olsun demek de zor artık
Çocuk düşlerimiz yok artık


Erken ölümlerin ardından
Hep aynı yere dönerken
Islak sokaklar boyu düşündüm
Borcum varmış gibi kendimden
Gülümseme beklerken
Tren yolları boyu düşündüm

Sanki yıllardır uzaktayım ben
Özlemlerim hep sessiz derinden
Ama yalanlar görürüm hala
Burdan bakınca şu sonsuz dünyaya

Wednesday, October 7, 2009

Seferihisar-Azmak Parkuru


Sürekli aynı yerlere gitmekten,aynı şeyleri yapmaktan sıkıldığım için uzun süredir gitmediğim doğa yürüyüşlerine gitmeye karar verdim.Pazar günü erken uyanma çilesine katlanıp sabahın köründe otobüslerin kalktığı yere ucu ucuna yetiştim.Sezonun ilk yürüyüşü olduğu için bu defalık hafif bir tanışma parkuru düzenlenmiş.Herkes toplandıktan sonra başlangıç olarak Turgut köyünde bir kahvede kahvaltı yaptık,köyün sakinlerinin pekte umrunda olmadık,sanırım sık sık böyle etkinliklerle karşılaşıyorlar.Sonra başladık yürüyüşe,eskisi kadar zor bir yol değildi,zaten genelimiz amatör sayılacağı için 10km yol yürüdük toplamda.


Ormanın içinde mandalina,ceviz,nar,ayva,böğürtlen ağaçları arasında yol aldık.Bir ara mandalina ve ceviz hırsızlığı yapayım derken artçının da arkasında kalmışım.Elimde yüzümde hırsızlığın bedeli olarak yemyeşil bir renk kaldı.Hala baktığımda az az da olsa durduğunu görüyorum.Mandalina ağaçları bana çocukluğumu hatırlattı.Evimizin karşı caddesinde uçsuz bucaksız mandalina bahçesine gizlice girer,ağaçlara saldırır sonunda kucağımızdaki hırsızlık ürünlerimizi döke saça bekçiden veya köpeğinden kaçardık.Ne kadar lezzetli gelirdi o henüz olgunlaşmamış meyveler.Şimdi kesilmiş yok edilmiş mandalina bahçesinin yerinde 10 katlı apartmanların işgal ettiği bir site var.Yanından geçerken bakmamaya çalışıyorum.Hatta o mandalina bahçesinin içerisinde tarihi bir köşk vardı kullanılmayan,perili köşk derdik korkarak girer koşarak kaçar hakkında bin bir türlü hikayeler uydururduk.Ağaçların yanı sıra o güzelim tarihi eseri de yıktılar tabiki.
Ormanın içinden geçerken ağaçlar,orman aynı çocukluğum gibi koktu burnuma bilmem bu yüzdenmidir.
Zirveye ulaştığımızda aşağıda masmavi bir deniz bizi karşıladı.Mayolarını yanında getirenler deniz keyfi yaptı bizde bu mola esnasında kayaların üstüne tırmanıp dinlenmeye karar verdik.Kayaların arasında böğürtlen ağacının gölgelediği bir kısım bulup oraya uzandım.Karşımda deniz başımı kaldırınca bulutlar ve böğürtlenler..Yorgunluğa rağmen huzurun tadını çıkardım.Geri dönüş yolu yorgunluğunda etkisiyle biraz zorlu geçti.Yanımızda yol boyu bizi takip edip sonra bizimle geri dönen köpeğe imrenerek baktım.Sarkmış memelerinden anlaşıldığı üzere yeni yavrulamıştı.Yavrularını merak ettim ama bizi onlarla tanıştırmadı.Yürüyüşün sonunda ormanın ortasında evi olan bir abimiz hepimizi misafir etti.Mangal,ev yapımı şarap,rakı muhteşemdi.Birisi tulum çaldı,diğerleri eşlik etti hiç kimse yorgunluğunun farkında değildi.Bahçede yapay bir havuzun kenarında hayallerimin hamağını buldum.Doğal olarak dünyanın en mutlu insanı haline geliverdim üzerinde miskin miskin sallanırken.
Sonunda otobüse binip dönüş yoluna düştüğümüzde yorgunluk ve şarabın etkisiyle uyuyakalmışım.
Etkinliğin paylaşılan fotoğraflarının arasında koltukta dağılmış ağzım açık uyurken çekilmiş halimi görünce bir saat güldüm.İnsan uyandırır yahu,bir de sürpriz olsun diye özellikle çekmişler.
Haftaya evlerinde kendi boncuklarını ürettikleri köye,boncuk köyüne yolculuk.
Doğa ve doğal yaşam gibisi yok...

Tuesday, October 6, 2009

Prenses'in Gidişi

Akşama doğru Esra'nın prensesinin,koca gözlü pisisinin ölüm haberini aldım.Akşam kapı aralığından fırlayıp koştura koştura bahçeye inmiş,kaçıp gezip geri dönme işini alışkanlık haline getirdiği için dönmesini beklemiş gelmemiş.Sabah olup ortada görünmeyince iyice endişelenip aramaya çıkmış.Ve caddenin kenarında yatan onun renklerine benzeyen bir kedicik görünce içi cız etmiş.Dikkatsiz,denyo sürücülerden birisi o minnacık özgür kızın hayatına son vermiş.Kocaman güzelim gözleri bile büzüşmüştü dedi Esra.Toprağı tırnaklarıyla kanayasıya kadar kazmış ve pisisini içine yerleştirip veda etmiş.Veteriner olduğum ve bir sürü kedi ölümü gördüğüm halde bağıra bağıra ağladım dedi,boğazı şişmiş.Her tıkırtıda prensesim geldi sanıyorum diyor.O söyledikçe benim içim acıyor.Anlatımı bile ağlatmaya yetiyor..
Küçüklüğümden beri ben de kedi milletinin hayranıyım.Evimden hiç eksik olmadılar,her biri ayrı bir karakterde ayrı sevimlilikteydi.Hepsinin anısı ayrı,sevgisi başkaydı.Her kaybedişimde içimden saf masum birşeylerin kopup bu hayattan gittiğini hissettim onlarla beraber.Bir daha tövbe,bir hayvana bağlanmak mı demek çözüm olmuyor,bir şekilde hayatına sızıveriyorlar insanın.Sevmeyen,yaşamayanlar anlamıyorlar ama aileden birisi,minik çocuğu haline geliyorlar,hayatın bir parçası halinde olmazsa olmazlardan birisi..Yaramazlıklarına,şaşkınlıklarına,oyunlarına,kokularına evin içinde pıtır pıtır duyulan pati seslerine öyle alıştırıyorlar ki gittiklerinde uzun süre acısını,yokluğunu hissediyor,dostluğunu arıyorsun.
Dün oynarken yüzümü patilediği için kızdığım bağırdığım küçük kızım,Luna'm tam karşımda yatıyor şuanda.Ya kızını kaybeden ben olsaydım diyorum.Kocaman kabarık kuyruğu,minik pembe burnu,şaşkın bakışları olmadan ne kadar boş olurdu odam,yüreğim..Herzaman içimde olan kaybetme korkusu bugün iyice tavana vurdu sanırım.Kendini bilmez,can taşıyan varlığa değer vermez bir katil yüzünden ya kaybedersem küçük kızımı..Esraya tüm kalbimle baş sağlığı ve sabır diliyorum..Umarım yeni prensesi(prensi) onu çok yakında bulur ve kucağında purlayıp acısını hafifletmesine destek olur.Umarım mamalar,yumaklar ve bir sürü maceranın olduğu ve bu dünyadan kat kat güzel bir cennette mutlu mutlu koşuyorsundur Prenses..