Monday, December 29, 2014

Kün - Sezgin KAYMAZ

“Kadınlar iki ‘X’, erkekler bir ‘X’bir de ‘Y’ kromozomu taşırlar. Yirmi üç homolog çiftten oluşmak şartıyla.
Hâl bu ise, kadın milletinde kırk altı tane ‘XX’, erkek milletinde kırk altı tane mikroskobik ‘XY’ kromozomu var demektir. Sapına kadar erkek bir pala, ‘Sapına kadar erkeğiz evelallah!’ böbürünü bu mikroskobik kimyaya borçlu olduğunu bilmez. Daha da bilmediği, erkeği erkek yapan ‘Y’ kromozomunun erkek vücudunda bulunan ‘erkek hücrelerindeki’ toplam DNA sayısının taş çatlasa kırkta biri olduğudur. Yani ‘Sapına kadar erkeğiz evelallah’ diye diye kaldırmış gezen bir fallus hayvanı, kendisinin bile kırkta biri kadar erkektir en fazla. Fecaat, değil mi?
Olabilir. ‘Beterin de beteri var.’ deyip şükretmek lâzım.
Çünkü, öbürünün yanında fecaatten bile sayılmaz bu. Onu, yani asıl fecaati hiç mi hiç bilmez ‘erkek’ denen saf. Ben diyeyim on dokuz bin, sen de yirmi bin sene evvel, kısaca ‘Sap Kromozomu’ da diyebileceğimiz bu taşaklı ‘Y’ kromozomu, şimdiki cesametinden ben diyeyim on dokuz bin, sen de yirmi bin misli büyüktü. Sapına kadar erkek diye bir yaratık varsa, o erkek bugünkü erkek değil, on dokuz - yirmi bin sene önce yaşamış olan erkekti özetle.
Varlık, kadındır.
Dişidir yaratım süreci, erkek değil.
Tarlayı kaldır at, sabanı nerene sokacaksın bakalım.
“Sapına kadar erkeksin öyle mi? Ne sapı lan? Kırk altı tanesini toplasan toplu iğne ucunun on binde birinin kırkta biri kadar erkeksin.”


Gecenin bir yarısı uykusuzluktan ölmeyi umursamayıp elimden bırakamadığım kitabıyla yatağın içinde bana kahkahalar attıran yazar Sezgin Kaymaz. Kün’ü okuduğum esnada Yavuz’un bu kız galiba hepten delirdi bakışlarını yakalamadım değil. Son zamanlarda mizah dergilerinde dahi gülebilecek çok az karikatürle yazıyla karşılaşıyorum seçici olmaya başladım sanırım.”Kün” ‘ü ablamın tavsiyesi üzerine okumaya başladım. Telefonda mutlaka almalısın okumalısın çok eğlenceli, çok sürükleyici, ayrıca Konya şivesiyle konuşan köpek var artık gerisini sen hayal et demişti. Konya’yı annemin köyünü ziyaret ettiğimiz zamanlarda , abla kardeş ağzımız açık konuşulan farklı kelimeleri, şiveyi hafızamıza işlerdik hevesle. Günlerce kullanılan lakaplara güler hatta taklit ede ede kendi konuşmamızın da Konya şivesine dönmeye başlamasıyla annemden fırçayı yerdik.
Beni ayrıca güldürmüş olmasına rağmen kitap tabii ki sadece Konya şivesinden ibaret değil. Fantastik olayların, farklı hikayelerin ustaca birleştirilmesi, birbirinden farklı karakterler, ateisti imamı, ölüsü dirisi, namuslusu namussuzu ,öte dünya ile bu dünyanın bir araya gelmesi .. Eğlencesi  güldürmesi yanı sıra sizi ağlatan da bir kitap Kün. Karakterler içimizden tanıdık gibi, sanki herhangi bir sokağın başında bir tanesiyle karşılaşsanız şaşırmazsınız.
Sezgin Kaymaz 1962 Sinop doğumlu. Kitabında Konya olduğu kadar Ankara’da var ki zaten kendisi Hacettepe Üniversitesi İngilizce Dil Bölümünü Türkçe dersini veremediği için terk etmiş. Ayrıca bu kadar iyi bir yazarın Türkçe dersi  yüzünden okulu bırakması da çok acayip geldi bana.Yazarın diğer kitapları Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir (1997), Geber Anne! (1998), Kaptanın Teknesi (1999),Lucky (2000), Zindankale (2004), Ateş Canına Yapışsın (2008). Hikâyeleri: Sandık Odası (2005), Medet (2007), Ateş Canına Yapışsın (2008), Deccal’in Hatırı ve Kısas.



Ayrıca bu yıl sürpriz bir şekilde İzmir Kitap Fuarında kendisiyle karşılaşıp imzalı kitabını alabilme şansına eriştim. (kendisini keşfetmemi sağlayan ablama da tabii ki) Çok mütevazı, çok tatlı ve çok değerli hoş sohbet bir yazar. Gülmeye, elinizden bırakamayacağınız bir romana, yeni bir keşfe ihtiyacınız varsa kaçırmayın derim. Kendisine de dediğim gibi umarım hep yazar, daha çok yazar…

2 comments:

Mehmet Bilgehan Merki said...

Bu kadar övgüden sonra...(Demek ki bir bildikleri var)

arinna said...

tabii ilgiler zevkler begeniler farklılaşabiliyor kişiden kişiye ama ben türk yazarlar arasında İhsan Oktay Anar'ı okurken hissettiklerime benzer seyler hissettim belki siz de seversiniz )