Moskova’da ikinci günümüzde sabah otelden çıkış işlemlerini
yapıp Kızıl Meydan’a doğru yürüdük. Kahvaltı konusunda poğaça gibi ayak üstü hamur işi yemek isterseniz
büfelerde satıldığını gördük fakat biz meydanın yakınlarındaki Sbarro’da
pizza tarzı bir şeyler yemeyi tercih ettik.
Kızıl Meydan’a girdiğimizde gerçekten büyülendik. Sarayı,
katedrali, müzesi, tarihi alışveriş merkezi kocaman ve görkemli binalar
etrafınızı sarıyor. Meydana adım atar atmaz turist grubunun oluşturduğu sırayı
görünce peşlerine takıldık. Biz Kremlin Sarayına giriş sanıyorduk fakat sonradan
öğrendik ki Lenin Mozolesi için bekliyormuşuz. Sabah saatlerinde rastgele de
olsa sıraya girmemiz iyi oldu çünkü öğle saatlerinde kapalı olduğunu gördük.
( Lenin Mozolesi)
İçeri girerken güvenlik tarafından çantanız üstünüz başınız
bir güzel aranıyor ama sıraya göstere göstere kaynak olan apaçi Rus gençlerine
ses çıkarmak hiç akıllarına bile gelmedi. Giriş ücretsizdi. Mozoleye yürürken
dolambaçlı bir yoldan meydanı görerek ilerliyorsunuz kenarlarda muhtemelen
zamanının önemli komünist parti üyelerinin veya savaş kahramanları olduğunu tahmin
ettiğimiz kişilerin mezarları vardı. Mozolenin içinde fotoğraf çekmek
kesinlikle yasak. Cam bir fanus içinde Rus Bolşevik Devrimi lideri Vladimir İliç Lenin’in mumyalanmış
cesedini görüyorsunuz. Takım elbisesi içinde uyuyormuş gibi bir görüntüsü var. Görevli
hızlıca insanları dışarı çıkarıyor ve meydana geri dönüyorsunuz.
Çok sıraya maruz kalmaktan korktuğumuz için Kremlin Sarayını gezmek
istedik fakat girişin nerede olduğunu bir türlü bulamadık. Alışveriş merkezinin
önünde bekleyen özel güvenlik görevlisine yerini sorduk ama aha işte hep
buralar tarzında kollarıyla etrafını gösterip fırsat bu fırsat deyip bir tane
de sigara istedi. Nereden gideriz diye bakınırken karşıdan gelen İngiliz
turistleri görünce hemşerimizi görmüşçesine şenlendik. Bu ülkede soru
soracaksanız turistlere sorun yoksa cevap alamazsınız. Meğerse Kremlin Sarayı’nın
girişi Kızıl Meydan’ın dışından yapılıyormuş. Kutafiya Tower dedikleri kale
kapısı köprüsü gibi görüntü oluşturan yer sarayın girişi fakat biletleri tam
karşısındaki gişelerde satılıyor. Silah Deposuna’ da girmek isterseniz bileti
alırken belirtmeniz gerekiyor çünkü ayrıca para ödemeniz lazım. Biz standart bilet
alıp girdik çünkü silahlar hiç ilgimizi çekmiyor. Öğrenciler için ekstra
indirim söz konusu sanırım öğrenci kartı bizde yoktu ama sizde varsa bir
deneyin derim.
Kutafiya Tower’dan sarayın içine girdikten sonra her yerde polislerin
olduğunu ve sıkı güvenlik önlemleri olduğunu görüyorsunuz çünkü burası aynı zamanda
devlet başkanlığı konutunu da içeriyor. Tamamen her yeri gezme izni yok bazı
yerlerden polisler geri çeviriyorlar. Putin’i görüp naber la desem ne olur diye
düşünmedim değil.
Sarayın içinde genelde görebileceklerimiz Katedral Meydanında
kümelenmişlerdi. İçinde Meryem’in Göğe Çıkış Katedrali, Meryem’e Müjde
Katedrali , Çan Kuleleri kompleksi ve adını şuan hatırlayamadığım türevleri vardı.
Bir tanesinin içinde kraliyet ailesinin mezarları sergileniyordu. Ama en çok
Büyük İvan Çan Kulesi’ni ve bir tarafı kırık devasa büyüklükte Çar Çan’ını
beğendim. Yangın sırasında kuleden düşen çanın yerine yenisini dökmüşler fakat
henüz sıcak olan dökümün üstüne soğuk su dökülünce büyük bir parçası kopmuş.
Onlar da yerde sergilemeyi tercih etmişler. Tam 177 yıllık kendileri. 200 ton
ağırlığında olduğunu duydum. Onun ilerisinde Çar Topu var o da savaş sırasında
kullanılmak için yapılmış olmasına rağmen hiç kullanılmayıp sadece sergilenmeye
yaramış. Kremlinin bahçeleri de çok güzel görünüyor fakat gezmeye pek izin vermiyorlar.
Sarayın güney cephesinden Moskova nehrini görebilirsiniz. Bahçede gezerken
caddelerinde araç olmasa da yaya geçidi üstünden yürümeye özen gösterin yoksa
polis düdük çalarak üstünüze doğru koşup uyarıyor. Biz bu yüzden Şener Şen
koşuşu yapmak zorunda kaldık , Rus bu sağı solu belli olmaz aman kızdırmayalım
diye.
Saraydan çıkıp Kızıl Meydan’a geri döndük. Yol üstünde Saray’ın
bitişiğinde Meçhul Asker Anıtı var. Başında nöbet tutan askerler ve sürekli
yanan bir ateş var. Toplu bir mezarda bulunan kimliği belirsiz bir asker için
yapılmış.
Kızıl Meydan’ın içinde kırmızı tuğlalı bina Ulusal Tarih Müzesi.
(Ulusal Tarih Müzesi )
Lenin
Mozolesinin tam karşısındaki devasa bina GUM alışveriş merkezi. İçinde çok ünlü
giyim mağazaları ve kafelerin olduğu görülmeye değer bir bina.
(Gum'un içinde )
Meydanın en
dikkat çekeni ise bence Aziz Vasili Katedrali. Alaaddin’in Sihirli Lambası
masalından fırlamış gibi duruyor. Soğan seklinde kubbeleriyle ben buradayım
diyen katedralin önünde tabii ki büyük bir turist güruhu fotoğraf çekilip
hayran hayran Korkunç İvan sayesinde dünyaya kazandırılmış eseri inceliyor.
1550 yılında İtalyan mimar tarafından yapılıyor efsaneye göre İvan başka yerde
aynısını yapamasın diye adamcağızın gözlerini oyduruyor. Buna benzer bir çok
kültürde kitapta efsaneler olduğu için bana pek inandırıcı gelmedi ama adamın
adı da Korkunç İvan her şey beklenir. Ayrıca sen korkunçsun nasıl böyle sevimli
bir şey yaptırırsın arkadaş insanın aklı
almıyor.
(Kızıl Meydan)
Kızıl Meydan’da
görmemiz gereken yerler hızlı bitince aslında plan yaparken yetişemeyiz diye
düşündüğümüz ama gitmeyi çok ama çok istediğim Nazım Hikmet RAN’ı ziyaret
etmeye karar verdik. Novodeviyiç Mezarlığına gidebilmek için metroya binip Sportivnaya istasyonunda indik. Çıkıştan sağa dönüp cadde boyu dümdüz yürüdük ve vardığımız
ana caddenin sol karşı tarafında mezarlığı bulduk. Girişin paralı olduğunu
okumuştuk lakin bizden para isteyen falan olmadı. İnsan mezarlık görmeyi
tavsiye eder mi? İçinde Nazım Hikmet olmasaydı bile tavsiye ederdim. Bir çok
ünlü , şair, yazar, devlet adamının yattığı ve mezarların birer anıta
dönüştürüldüğü bir müze gibi. Gogol ,Çehov gibi ünlü isimler de orada fakat
mezarlığın girişinde numaralandırılmış tabloda sadece Nazım Hikmet Ran’ın adı
latin alfabesiyle yazılmış. Kiril alfabesinden dolayı kim nedir ne değildir
hiçbir şey anlamadık.
Nazım Hikmet’i çok severim ve orada inanılmaz
hüzünlendim yanı başına oturup biraz konuştuk kendisiyle memleketten haberler
verdik. Hemen yanında sevgilisi son aşkı Vera yatıyor. O esnada üstadı ziyarete
gelen bir başka türk çiftle karşılaştık biraz sohbet ettikten sonra onları
Nazım Hikmet’le baş başa bırakıp biraz mezarlığı turlamak istedik.
İnanılmaz
büyük ve gösterişli anıtları keşke bilen birisi anlatsaydı diye düşündüm.
Eminim cevher niteliğindedir. Bazen tursuz rehbersiz gitmenin dezavantajları
büyük olabiliyor.
Vaktimiz dar olduğu için metroya binip
merkeze geri döndük. Biraz daha meydanda caddelerde dolaştık Bolşoy
Tiyatrosunun önünden geçip bir daha gelişimizde mutlaka opera gösterisi
izlememiz gerektiğini düşündük
(Bolşoy Tiyatrosu)
(Bolşoy Tiyatrosu)
Aslında şehir merkezinden hediyelik alışveriş
yapma niyetindeydik ama trene ulaşmak için bineceğimiz koyu mavi metro hattı polisler
tarafından kapatıldığı için uçağa geç
kalma korkusuyla panik yapıp açık mavi hattı kullanarak dönüş yolculuğuna
geçtik.Tren biletlerimizi aldıktan sonra kalan
vaktimizi istasyonun karşısındaki büyük alışveriş merkezinde değerlendirdik.
Alt katına inip büyük marketinden votka, çikolata türevlerini yüklenip tren
istasyonuna geri döndük. Bu arada büfelerde normal suyun yanında meyvalı sular
satılıyor çok ilginç bir tadı var cok sevdiğiniz bir meyva aromalısından
bulursanız deneyebilirsiniz. Trene binerken herkes elini kolunu sallaya sallaya
biniyor bilet kontrolü yapan kimse yok allah allah bu ne iş diye düşünürken
havalimanı terminalinde indikten sonra içeri geçebilmek için biletleri
makinalara okutma zorunluluğu olduğunu gördük.Biletlerimizi alıp İstanbul oradan da Ankara’ya
uçarak Moskova seyahatimizi sonlandırmış bulunduk. 2 gün elbette yetmedi ve
göremediğimiz bir çok yer aklımızda kaldı ama bu kadarını görmek bile bize iyi
geldi ve biraz daha ılık olduğu bir zamanda yeniden gitmeyi planlıyoruz. Biz
dönene kadar hoşçakal Moskova , gidip görmeye soğuktan titremeye değer bir
şehirsin.
2 comments:
Kremlin'de içeri girdiğinizde hemen solunuzda kalan ve kışla tabir edilen bina, 1918-1930 arasında Stalin ve diğer Politbüro üyelerinin aileleriyle kaldıkları bina aslında. Molotov, Sergo vs.(Rehberler anlatmıyor)
Topun ve çanın önünde durduğunuzda tam karşınızda kalan cephesi çok küçük olan ve derinliğine giden binanın en üst cephe odası önce Lenin ve Krupskaya'nın kaldığı ve sonra Stalin'in kullandığı çalışma ofisi.
Novodevici'de de dediğiniz gibi bir çok ulusal kahramanın her birisi başka bir mimari şaheser olan mezarları var.
Bunları bilmiyordum. Gerçekten insanın gözünde unutulmayacak sekilde anlamlanıyor mekanlar böyle şeyleri bildikçe. Yoksa sadece mimari şaheser olarak kalıyor akıllarda o da kısa süre sonra uçup gidiyor.
Post a Comment